Fatih TEZCE
Ay Adası, Ahmet Doğru’nun ilk şiir kitabı. Kitabın ilk baskısı 2000
yılında Güneysu Yayınlarından çıkmış. Doğru’nun ifadesiyle uzun bir zaman
birikimi olan Ay Adası, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık tarafından da 2021
yılında 2.baskısını yapmış.
Ahmet Doğru’yu Güneysu dergisinden tanıyoruz. Bunun yanında Dergâh ve
Türk Edebiyatı başta olmak üzere pek çok dergide görülmüş bir şair. Ayrıca
Çınar, Baykuş, Dikey Duruş, Su Edebiyat ve halen de Güneysu dergisinde editör
olarak kalemini severek sivriltmiş bir şair.
1975 doğumlu şair kitabına 45 şiir almış. Genelde bunu yazar ve bu
duruma dikkat ederim. Acaba Doğru da 45 sayısını bilinçli mi seçti, tevafuk mu?
2021 yılında 45 yaşında olan şair Ahmet Doğru’nun Ay Adası şiir kitabı 130
sayfa ve 5 bölümden oluşuyor.
Kitaptaki ilk şiirin adı ötelere göz kırpma iken son şiir son sahne
ismiyle yer almış sayfalarda. “Perdeler aralanıyor son sahne / ölüm makyajımı
tazele” mısraları ile bitmiş kitap. İlk ve son başlangıç ve bitiş arasında bağ
kurmaya çalışan ben, ölüm ve öte ilişkisini aramaya çalıştım böylece. Metafizik
bir durum olabileceğini söylemeye çalışıyorum yani.
“Arabalar dev otoparkta yan yana uyuyan/göremez şehrin göbeğinde
serçeyi ağaçtan ağaca” mısraları biz şairlerin kentle olan kavgasını anlatıyor.
İlk altını çizdiğim mısralardı bunlar. Kent yerine şehir kelimesini kullandığı
için de ayrıca teşekkür ediyorum şaire. Çünkü bizim kavgamız kentlerle, şehirle
değil. Çünkü şehri göremiyorsak dikey kentleşmeden dolayıdır. Çünkü şehir,
dikey değil yataydır. Çünkü şehirde insanlar da yan yanadır evler de.
“Avcılar mı vurdu martıları/yoksa sahiller mi çok uzakta” mısraları
“Dert yanacak kimse yok” mısraı ile bittiğine göre modern kentte dertleşecek
neyimiz kaldı demektir. Sanatçı tabiatla, sesle olan ilişkisini devam ettirmek
ister. Bunun için temiz bırakılmış tabiata ve temizlenmiş gönüllere ihtiyaç
duyar. Şairin bu çağrısına herkes kulak vermeli.
“Kırlangıçlar konarsa pencerene bir sabah / gizleme gözlerini doya doya
baksınlar” mısraları şairin ya da seven herkesin platonik de olsa her neyi
sevdiyse yoluna çıkamama heyecanından ötürü kurguladığı bir masalında kendini
kırlangıç olarak konumlandırması ise eğer, şiirinin başlığı olan “Ondörtlünün
Şarkısı” ifadesini bir şair silah olarak kabul etmeyeceğinden on dört yaşına
atıf olarak yorumlayabiliriz. Çünkü o yaşlar, uzaktan doya doya bakma
yaşlarıdır, sadece bakma yaşlarıdır.
Kitabın 46.sayfasında bir kenara köşeye sıkışmış şu mısraı gördüm:
”Lambalar sabaha kadar uyumaz.” Ay Adasında lambalar sabaha kadar uyumaz dedim
birden. Bir şiir başlangıcı olabilecek kadar hüzünlü. Dedim ya kitapta kıyıya
köşeye sıkışmıştı, tuttum elinden kaldırdım ayağa bu mısraı ve evde Ay Adasında
lambalar sabaha kadar uyumaz dedim sessizce kendime birkaç kez. Kıyıda köşede
kalmasını murat etmediğimiz mısralardan çok var bu kitapta. İz sürmeye devam
ediyoruz.
Kitaba ismi veren Ay Adası şiiri 55.sayfada yer bulmuş kendine. Kitapta
yer yer hece ölçüsüyle yazılmış şiirler de olsa bu şiir serbest yazılmış ve
dört kıtadan oluşmuş. Benim hoşuma gidense her kıtanın “sen çok güzelsin” ile
bitiyor oluşu. “uçalım/sen çok güzelsin.” , “yıldız yakayalım / sen çok
güzelsin.”, “aşkını topla gel / sen çok güzelsin.” , “rıhtımına yanaşsın
dudakların / sen çok güzelsin.”
“Gün Geçti Ay Geçti Sen Geçmedin” isimli şiir kitabın 62. sayfasında.
“yanaşmadı gönlüm/en çabuk geçen güne.”, “pembe tren gelecekmiş yetmiş beş
numaralı koltuk” , “annem mi o gelen kadın kısa o uzun boylu adam mı babam” ,
“mavi trende yer yok muydu çok mu pahalıydı hayat”, “gün geçti ay geçti sen
geçmedin” mısraları şiirin her bir farklı yerlerinden alınmış olsa da alt alta
yazılacak bir güzel şiir gibi duruyor. Yetmiş beş rakamı şairin doğum tarihi
olduğuna göre anne ve baba tasviri ve gurbete giden bir gencin ailesine duyduğu
özlemi dikkat çekici bir şiirle örmüş sözlerinde şair. Bunun yanında kapak
rengi olan mavi ve bu şiirdeki mavi tren şairin maviye olan yolculuğuna ve
maviye olan düşkünlüğüne yorulabilir. Mavi ve lacivert zaten hangi şairin
yolculuğu değil ki!
Cahit Külebi “kamyonlar kavun taşır ve ben / boyuna onu düşünürdüm”
demiş, Kamyonlar Kavun Taşır isimli şiirinde. Ahmet Doğru ise “Kum taşıyan
kamyonlarla taşınırdım / taşınırsam ıssız kasabalara/sırtımda bir çanta
yalnızlık” demiş “Ilık Korku Havasında Suskunum Rüzgâr Kalan Zamana” şiirinde.
Her iki şiir de yolculuğu anlatıyor. Bu bir esinlenme olabilir. Bana Cahit
Külebi’yi hatırlattığı için iyi ki esinlenmiş dedim. Açtım Kamyonlar Kavun
Taşır şiirini, tekrar tekrar okudum. Cahit Külebi Niksar’a olan özlemini
anlatmışken, Ahmet Doğru da memleketi Osmaniye’ye olan özlemini bir kamyona
bakarak anlatmış olmalı.
“Unuttum avuttum kuruttum / hep tuttum sevgin üstüne” mısraları bize
liselilerin kurutulmuş gül yapraklarını en çok sevdikleri dersin defterinin
arasına saklamalarını hatırlatıyor. En çok sevilen ders ve sevilen kişi.
Arasındaki bağlantıyı şiirle anlayabiliyoruz işte.
“Ey yalnızlık / … / yalnız bırakma beni” ünlemesi şairlerin yalnızlığı
sevmesindendir. Burada ortak dilimizi konuşturmuş şair. 'Şairler yalnızdır'ı
daha nasıl anlatır bir şiir?
Eriyen Efkârın Sesi şiirinde “deniz köpüğünden kalkan martılar / önüme
bembeyaz bir rota çizer” diyor şair. Burada da şairin ruh hali bir martı
üzerinden anlatılıyor. Martılar sadık, martılar insana yakın… Simidimizi bir
sevdiğimizle bir de martılarla paylaşırız çünkü.
“Sevme diyorum gönlüme o kadar fazla sevme / aşk vurulmuş kuş gibi
düşüyor gözlerime” ve “Seyhan kadar suskun Ceyhan kadar coşkun / gözlerime
yürüyünce bir nehir oluyorsun” mısraları Denizlerini Gizle Güneş Gitmeden
şiirinde aklımızda kalanlar. Seyhan ve Ceyhan ırmakları ile şair, sevme
eyleminde bulunmuş bir insanın gönlünün taşmasını bize böyle izah etmiş.
Şu mısra Güneşin Haritası şiirinden: “Gözyaşlarıma sarılıp yattım.”
Şairin gözyaşlarına sarılıp yatması masumiyetin ifadesi. Şiir gibi şair de
masum.
Genel olarak yerel unsurların görüldüğü şiirler Anadolu kasabalarında
geziniyor hissi veriyor. Mesela yaren kelimesi Anadolu’da kullanılan arkadaş,
yakın dost anlamlarını taşıyor. “bir yeni kent kurulacak / bakın işte
ellerimi / çevirdim kaç şeritli bulvara” ve yine aynı şiirin sonlarında yer alan
“şimdi bu kenti süsleyelim efsane aşklarla” mısraları arkadaşlarla yakın
dostlarla yeni bir şehrin inşasını çağrıştırmakta. Bu çağrıştırma, kafelerde
oturup cep telefonlarıyla heştek(!) yapanların duyacağı bir şey değil.
“Çevirelim kaç kapılı cennete” derken şair, Anadolu insanına sesleniyor
zannımca.
Şair’in annesine ithaf ettiği Siyah Beyaz Fotoğraflar şiirinde; “Eğer
beni özlersen / resimlerime bak”, “sen çiçeklerine iyi bak / sonra bana”, “çok
seviyorum yalnızlığımı” ve “siyah beyaz fotoğraflar / dursun masada” mısraları
bir çocuğun evinden ayrı kalışını, şimdilerde bakkala ekmek almaya bile
gitmeyen/gönderilmeyen çocukların anlamasını beklemediğimiz hatırlatıcı bir
gurbet şiiri. Şair de şiir de gurbette mi olgunlaşmakta acaba?
“O geyik derisinden akşamlık giyen/gecenin peşine düşmüş üşümüşüm”
(Eskiden Umursar mıydım On Yıl Evveli Ama Şimdi, sf.122), “Kırlangıçlar geldi
biz gidiyoruz / haziranda kapanacak okullar” (Hüzündür Kapımızda Duran Hazırlan
Ay Haziran,sf.124) ve “Dünyaya gelirken başlar ayrılık” mısraları da aklımızda
kalan bir başka güzel mısralar.
“Dostça bir selam ver bin arabaya / haydi vakit tamam ağlatma beni”
(Hüzündür Kapımızda Duran Hazırlan Ay Haziran,sf.126) şiirin son iki mısraı.
Ancak yukarısıyla bağlantılı okuduğumuzda son mısra sanki şöyle bitse daha mı
güzel dururdu: “Bu dünya çok küçük yüreğimize / bu değme ayrılık gülüyor
bize / sızlanan gönlümü boş yere yorma / ne bir hoşça kal de ne de el salla / dostça
bir selam ver bin arabaya / haydi vakit tamam beni ağlatma”
Yirmi sene öncesinin şiirlerini, yirmi sene sonrasında okumaya
çalıştık. Aklımızda kalan mısraları yazmaya ve açıklamaya çalıştım. Çoğunluğu
lise ve üniversite öğrenciliğine denk düştüğüne göre bu şiirlerin, şairin
şiirle tanışıklığı çok eskilere dayanıyor. Belki ortaokul sıraları, belki siyah
önlüklü ilkokul yolları.
Beşir Ayvazoğlu’nun Altı Çizili Satırlar isimli kitabından mülhem ben
de Ahmet Doğru’nun Ay Adası isimli şiir kitabındaki altı çizili mısraları
yorumlaya niyet ettim, gayret ettim, Allah da nasip etti. Kitabın tamamı
okunmak için sizleri bekliyor.
Şair Ahmet Doğru’yu kitabı için tebrik ederim.
13 Mart 2021 Cumartesi / Bafra
https://kunyeonline.com/2021/03/ay-adasinda-lambalar-sabaha-kadar-uyumaz/?fbclid=IwAR0aQCf2lRVJVeL6Hir290PRJYERgdCT2RVFp930YLvzST_mwqjkOpsVncU
adresinden alınmıştır.