1. AHMET DOĞRU’NUN ŞİİRİNDE DÜNYA
DÖNGÜSÜ
Şair Ahmet Doğru’nun ikinci şiir
kitabı Dünya Döngüsü elime ulaştığında, her şiir kitabında olduğu gibi ilk işim
kapağını incelemek oldu. Ön kapakta oldukça düşündürücü sürreal bir resim yer
alıyor. Arka kapağa ise şairin resmi ile birlikte kitabın içeriğiyle ilgili
ipucu verecek mahiyette birkaç mısra yerleştirilmiş:
“Yüreğimin eksildiğini fısıldıyor
zaman”…
Kapaklardaki gezinti, kitabın
muhtevası ile ilgili yeterince merak uyandırınca sayfaları çevirip künyeye göz
attıktan sonra içindekileri okuyor ve görüyorum ki, kitap beş bölümden
oluşturulmuş: Ak Döngü, Alaşın Döngü, Sarışın Döngü, Karaşın Döngü ve Kara
Döngü.
Birinci bölüm Ak Döngü’de bir günün
sevinç dolu sabah vakitleri ve/veya bir insan ömrünün en mutluluk dolu çocukluk
dönemi veya Dünyanın insanlığın (dehrin) başlangıç bölümü kast ediliyor
hissiyatı doğuruyor içime mısralar. Ve ilk bölümün Ak Döngü adlı spot şiiri bu
duyumsamamı pekiştiriyor:
“Gül bahçelerine kanıyorum rüyalarımda
Uyandırmayın ben gonca düşler
dereyim…”
İnsanın çocukluktan yetişkinliğe ve
ihtiyarlık denen ölüm kapısına gelişinde, çocuklukta demir atmış olmayı özlemi
ve bunun için ‘Yakarış’ dolar belki geriye kalan günler:
‘Ey beni Yaratanım
içimdeki beni öldür’ derken, büyüyüp
dünya döngüsüne yenilmenin tehlikelerinden korunmak için mi, Yaratıcıyı
hakkıyla tanıma emelinin vurgusu yapılmaktadır. Antiparantez, Yakarış adlı bu
şiirde şairin ‘ben’ kavramına getirdiği ‘içimdeki ben’den başka ‘dışımdaki
ben’, ‘gözümdeki ben’, ‘sözümdeki ben’ çeşitlemelerinin çok anlamlı durmadığını
düşündüğümü, Yunus’un ‘Bir ben vardır bende benden içeri’ mısraındaki
güçlülüğün gölgesinde kalacağını söylemeliyim. Buna, ‘ben’ kavramının esas
itibariyle tasavvufi bir kavram olarak insanın içyapısıyla ilgili olduğunu da
eklemiş olalım.
Bölümün ikinci şiiri Gül Düştü’yle Ak
Döngü’den kastedilenin aslında Asr-ı Saadet’in başlangıcını muştulayan Hz.
Peygamber (Sav)’in doğumu olduğu ortaya çıkıyor.
Ne ki, O’nun irtihalinden sonra da
devam eder dünya döngüsü. Lâkin o artık yeryüzünde olmadığından ister istemez
esmerleşecektir hayat. Şair de dünyanın bu döngüsünde telaşla kendine bir yer
aramaktadır tıpkı diğer herkes gibi. Hz. Peygamber’in irtihaliyle netlik
azalmış, onun zamanında uzaklaşmamız nispetinde karaya çalmıştır. Ak zamanlar
Alaşın Döngü’nün başlamasıyla ancak rüyalara çağrılabilecektir:
“Hem iyilik duacısı
hem güzel düş avcısı” olmayı ister ve
önerir şair dizeleriyle.
Evet, günbegün kararsa da zaman, ak
günlere kendini adamıştır şair ve bulacaktır çaresini o günlerle hemhal
olmanın. Bunun çaresi ak döngü günleriyle rabıtalı olmaktır. Bunun yolu ise
aşk’ı çağırmaktan geçer;
“ey aşk, ey acının miladı
bakış derinliğine boy versin hayat
gönlümüzün yağmuruna
bulutlar kat;
kılcal damarlarımızda bile
barut olup parla”
diye kuvvetli olan bir çağrı olan
mısralarıyla. Ve akabinde kendini sakin bir limana demirlemeyi ihmal etmez;
“sığınaklar aramalı kendine insan
-ne güzel sığınmayı bilmek sana-“…
Dünya Döngüsü’nde aşk artık bir burak
olacaksa insana, insan aşkının gerçekliğini denemeli ve kendini aşkla denemeli
ve yürümelidir düşe kalka da olsa. Bunun yolunu gösteren dizelerdir belki de;
“…unutun bildiklerinizi” dizesi ve “ân’a
eklenin canla başla” tavsiyesi.
Artık hedef tespit edildiğine göre
yolların durumuna bir göz atmakta yarar vardır. ‘Salı Manifestosu’ “sayısız bozuk yolları işaretlemek”tedir bu
yüzden. Yollar bozuk da olsa “Tutunuruz bir ucuna sevdanın” Zorluklar çok olsa
da elzemdir hedefe yönelmek:
“hüznü kıyılara vuran albatros
geçilmez denizler sarılığından”.
Sarılık uçuşu zor kılsa da umuda bir
kapı her zaman vardır ve şair bu kapıyı hep gözönünde tutar;
“geri geliyorum boyun bükerek kapına
ne bileyim, aşk gerilemiyor efendim”
diye pusulaya ayar verdirme çabasında
olduğunu belirtir.
Dünya Döngüsü’nde tutulduğumuz ‘sahte
cennet uykusu’ bizi yolumuzdan oyalasa da ‘Sonraki Hamle’ gelmekte
gecikmeyecektir bu döngü oyununda. Sahte aşklar, ‘Yalanın Kandırma Kuvveti’ni
gördükten sonra belki engel olamayacaktır artık. Ve şairimizin başka hamleleri
de peşi peşine gelecektir oyunda.
Oyunlar insanı yoracak, insan yeniden
girecektir ölümün diriltici soluğuyla gerçekliğin sularına. Haddizatında
büyümek biraz vaz geçmektir hayat oyunundan. Ölmeden önce ölünüz denmedi mi
bize yolun rehberi tarafından?
Kaçınılmaz olan ölüme biraz daha yaklaşmaktır yapılacak olan. Çünkü şair
karara gelen döngüsünde zamanın,
“bak gece
ben büyümüyorum
İçimdeki acı büyüyor”
diye çatmaktadır karanlığa kararlı
biçimde.
“her şeyin para üzerinde/ döndüğü
dünyada” günümüz dünyasının çarpık gerçekliğine çevirir bakışlarımızı. Artık
dünya sarışın bir renge bürünmüştür. Bu hastalığın rengi değil midir? Hastadır
gidişat. Birçok olumsuz durum yanında günümüz insanı ‘heva’sının kıskacındadır.
Artık nerden geleceği belli olmayan acıların muhatabıdır insan ‘Acının Uçuk
Rengi’ girmiştir devreye.
Şairimizin yolculuğuna eşlik
ettiğimizden, döngünün bu etabında ‘Güneş Kentleri’nden geçer, kiminde yanar
kiminde serinleriz. Bu arada güneşin çekiminden olmalı, depremler yaşanır; Aşk
Depremleri’ Şiddeti rakamlarla isimlendirilen depremler. Depremzedeyizdir
artık.
Ve artık döngüde hâkimiyet sırası
Karaşın Döngü’dedir. Kara döngüden bir öncesi yani. Karaşın döngü, “usul usul
düşer kararan toprağa” ve ağıtları duyarız bütün köşebaşlarından yankılanan.
Ölümün son liman olduğunun kimi insan
farkındadır, kimi değildir. Kara döngü zamanında bunu daha çok vurgulamak
gerekir farkında olmayanlara. Çünkü “çok az kaldı o güne zaman dolmak
üzere”dir. İnsan ömrü ne kadar uzun olsa, yine de çok az zaman kalmıştır ölüme.
Ve hayat ne kadar uzatılsa yine de çok az kalmıştır kıyametin kopmasına. O gün
öyle yakındır ki ‘göz kırpmaktan daha da yakındır’. Gününü çoğu geçmiş, geriye
ahiri kalmıştır. Nihai sona hızla yaklaşırken çokça aldanmaya meyillidir
insanoğlu.
“rüyaya denk nice masal
damlar şehre su çekiminde”
Belki bu durum, şairimizin tabiriyle
‘esmer yazgı’nın kaçınılmaz sonucudur, yaşanmalıdır. Sonuç ise hüsrandır.
Olmasaydı keşke, ama adı konulmamış bir acı, yani ‘ünlemsiz acı’dır. Bu acıdan
vaz geçmek de mümkün değildir. Çünkü “ışıl ışıl acır kalbin tenha köşeleri”.
Acı, kalbin en tenha köşelerine kadar sirayet etmişse kaçınmak ne mümkün!
Dünya Döngüsü’nün son merhalesi
gidişatın tabii bir sonucu olarak tebarüz eder: Kara Döngü. “Kendinizi de katın
ölüler arasına” Çünkü “Her nefis muhakkak ölümü tadacaktır”. Ölmeden önce ölme
vaktidir öyleyse. “kimsenin görmediği denizleri kaldırın” öyleyse der şair.
Ölüm ki, en büyük vaizdir. İnkârı kâbil olmayan gerçekliği en iyi
vurgulayandır. Bu ‘düzlem’e ulaşınca artık yapılacak şey de bellidir;
“adın her anıldığında
çevirir bizi bereketli aydınlık”
evet artık kara döngüde aydınlanmanın
tek yolunun O’nun adını sıkça anmak, zikrini yapmak olduğu anlaşılabilir
kılınmıştır. Bu yapılınca döngü kara da olsa her şey O’nu duyumsatacak, hayat
döngüsünün çılgın akan suyu artık mecraını bulacaktır. Çünkü “bak havuz suyu
evcilleştiriyor” Şair artık her şeyin farkında ve ‘havuz’un “mezarlığın tâ
kendisi” olduğunu kara döngü insanlarına îlân eder.
Hatimen, Dünya Döngüsünü okurken,
kendimi de döngüye dâhil hissetmekten alıkoyamadım. Ahmet Doğru’nun ifade
rahatlığı, şiirinin akıcılığı ve konunun belirlenmiş izlek çerçevesinde
başarılı bir şekilde sunumu fevkalâde. Son birkaç şiir ise tek başlarına güzel
şiirler olmalarına rağmen kitabın ana temasına çok uyumlu gelmedi bana. Söz
konusu şiirler, keşke Dünya Döngüsü’nün dışında bırakılsaydı.
Salim Kanat
Ana Haber Yorum, 25 Mayıs 2013. Güneysu dergisi, Sayı: 106, Yaz, 2013.
http://www.anahaberyorum.com/ahmet-dogrunun--siirinde-dunya-dongusu-makale,4666.html
2. NEFSİNİ, İÇİNDEKİ BEN'İ YOK ETMEYİ
SEÇMİŞ
Güneysu dergisinin editörü Ahmet
Doğru, ikinci kitabı Dünyanın Döngüsü ile okurlarını selamladı…
Nefsini, içindeki ben'i yok etmeyi
seçmiş
Güneysu dergisinin editörü, şair Ahmet
Doğru, 2000 yılında yayınladığı Ay Adası adlı ilk şiir kitabından sonra ikinci
kitabı Dünya Döngüsü ile okurlarını selamladı. 2001’de bir süre Baykuş Dikey
Duruş’u, daha sonra da 2007’de Su edebiyat dergisini çıkaran Ahmet Doğru için
şiir, ilk gençlik çağından bu yana süregelen vazgeçilmez bir tutku. Heceli ve
klasik halk şiiri formunda başlayıp geliştirdiği şiirini bugünün soyut, imgeci
ve bireysel temalı şiir anlayışına taşıyan şair, Dünya Döngüsü’nde okurlarını
şiirinin ustalık dönemine davet ediyor.
1999 ile 2006 yılları arasında
yazılmış şiirlerden oluşan Dünya Döngüsü; Ak Döngü, Alaşın Döngü, Sarışın
Döngü, Karaşın Döngü ve Kara Döngü adlı beş bölüme ayrılmış. Kırk şiirden
oluşan kitapta modern şiir geleneğiyle bir ahenk, serbest tarzda
biçimlendirilmiş şiirler karşılıyor bizi. Birinci bölümdeki şiirlerden
“Yakarış” şiirindeki “ey beni yaratanım/ içimdeki beni öldür” mısraları şairin
derdini de berrak bir biçimde ortaya koymakta. Çünkü şair, kırılmaz, yıkılmaz bir
döngü içinde “her şeyin para üzerine döndüğü dünyada” çıkış olarak kendini,
nefsini, içindeki ben’i yok etmeyi seçmiştir. Maddiyatı reddetme, tasavvufa ve
içe yönelerek sorunları çözme, sıkıntıları aşma hemen bütün şiirlerde karşımıza
çıkıyor. Ahmet Doğru, huzuru kalpte arayan bir şair olsa da huzur uğruna
gerçeklere sırtını dönmemiş, dünyaya olan itirazını şiirlerinde dile
getirmiştir.
“Döngü” düşüncesi merkeze alınıyor
kitapta
Ahmet Doğru şiirinde bireyselliğe de
sık sık rastlanıyor ve pek çok mısraın altında maddileşmeye, dünyevileşmeye,
modernizmin dayatmalarına karşı ciddi itirazlar bulunuyor. “Akşam ölmek üzere”
şiirinde ironi ve itirazın gür sedası iyice belirginleşiyor mesela: “dönüyoruz/
belene belene kanlar içinde/ güneşin öldüğünü/ bir kez daha gören gözlerle”
Ahmet Doğru şiirinde çevresine duyarlı, dayatmaları kabullenmeyen bir
entelektüelin, özünden uzaklaşan topluma; yerinde ve haklı, bazen üstü açık,
bazen üstü kapalı ciddi uyarılarını da görürüz. “Sabahı kurşunlanan gün”de
“kentli olmanın onuruyla/ ayıralım kendimizi kederden” diyen şair, kitaba
ismini veren şiirinde “Cin Ali’yle başladık ya okumaya/ o yüzden bize Ali Veli
hikâye/ çünkü her şey para/ para ediyorlar ya da” diyerek büyüklenmeler,
kibirlilikler, ayrışma ve çatışmalar karşısında dik bir duruş sergiler.
“Döngü” düşüncesinin merkeze alındığı
kitapta, yer yer zamana da atıflarda bulunulur. Ahmet Doğru için zaman bazen
suları kabartan gizli bir güç, bazen takvimler aracılığıyla üzerimizde tahakküm
kuran bir mekanizma, sık sık akşam vakitlerinde karşılaştığımız ve bize ölümü
hatırlatan bir dünya gerçeği ve bazen de sabahları öttüğünü sandığımız ama
aslında “esneyen horozlar”la bize oyunlar kuran bir döngüdür.
Muhammet Erdevir
https://www.dunyabizim.com/kitap/nefsini-icindeki-ben-i-yok-etmeyi-secmis-h14561.html
3. ÇOKLU BİR ARAYIŞ ŞİİRİ OLARAK
“DÜNYA DÖNGÜSÜ”
Edebiyat çevrelerinin, daha çok Su ve
Güneysu dergilerinden tanıdığı Ahmet Doğru’nun ikinci şiir kitabı okurla
buluştu. İlk şiir kitabı ‘Ay Adası’ndan tam on iki yıl sonra yayımlanan Dünya
Döngüsü, şairin olgunluk dönemini yansıtıyor. Ay Adası’nda yoğun olarak beşeri
aşkı dile getiren şair, yine beşeri aşka yer vermesine rağmen, bu sefer daha
çok tasavvufi çizgiden sesleniyor. Kitabın bölüm başlıkları ise dikkat çekici: ak
döngü, alaşın döngü, sarışın döngü, karaşın döngü ve kara döngü. Sadece bu
isimlere bakarak, Doğru’nun ironiyi önemsediği söylenebilir.
Wıllıam Shakespeare’in, “Hayat,
düşünenler için komedidir; duygulananlar için trajedi.” sözünden hareketle
Doğru’nun, düşünen biri olarak komediyi, duygulanan biri olarak da trajediyi
birleştiren dramcı bir şair olduğuna hükmedilebilir. Çünkü Dünya Döngüsü,
düşünce ve hissin kol kola yürüdüğü ve tartıla tartıla örüldüğü bir kitap.
Hâlbuki şairler genel itibarıyla bir tarafa meyleder. İşte, özellikle bu durum
bile, Ahmet Doğru’yu farklı bir konumda ele almayı gerektirir. Şairin, bir
zaman, gülmece edebiyat dergisi ‘Baykuş’u da yayımlandığı dikkate alınırsa,
onun, hayatı dramatize etmeyi önemseyen biri olduğu açıklık kazanacaktır.
Esere bütüncü nazarla bakıldığında
görülecektir ki Dünya Döngüsü çoklu bir şiir kitabıdır. Mesela, giriş bölümü
olan ak döngü, “yakarış” ve “gül düştü” şiirleriyle klasik divanlardaki münacat
ve natı düşündürür. Lakin “yakarış” başlıklı şiirde geçen, “ölümü bulsun benim/
ölmeden ölsün benim.” mısraları tamamen tasavvufi bir kendini sıfırlama olarak,
tekke şiirinin de dışarıda bırakılmadığını ispatlar. Öte yandan, bölüm
başlarına aldığı dörtlükler ve “iyi gün dilekleri”, eser geneline yayılan kimi
dörtlük ve mısralardaki dil, halk şiiriyle bağın sürdüğünün göstergesidir.
Özellikle Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel şiiriyle akrabalık kuran şiir üslubu,
eseri, cumhuriyet dönemi şiirine dâhil eder zaten.
Bir yandan dört şiir geleneğimizin
ortak sesini taşıması, diğer yandan realist, sürrealist, modern ve post modern
şiirle yakın durması, Ahmet Doğru şiirinin bir ‘çoklu şiir’ olarak tanımlanmasını
haklı çıkarır. Her ne kadar “salı manifestosu”, “geceyi uyanık tutma” ve son
dönem şiirleri kendi ses ve üslubunu çoktan bulduğunu düşündürse de, yukarıda
bahsi geçen hususlar, Doğru şiirinde bir kararsızlığın ya da arayışın olduğunu
işaret eder.
Buruk yekiniş, salı manifestosu, esmer yazgı,
partutuş gibi şaşırtıcı başlıklar ile “su çekimi, güneş kentleri” gibi albüm
ismi olabilecek şiir isimleri şairane imajı ele veren ipuçları niteliğindedir.
Şiir dilindeki başarı ile ‘söz’ kullanma geleneğinin dışta bırakılmaması, esere
değer katan diğer unsurlardan. Özellikle altını çizdiğim; “dur durulsun suları
zamanın”, “ucuz bir ağlamadır zamanla bizimkisi”, “seni anmak gün gibi batıyor
içimize”, “ölüm uyuyor gözlerimde yavaş ol uyandırma” tarzı mısralar,
avcılarınca hemen fark edilecek ‘söz’lerden.
Dünya Döngüsü, üslubu, arayışı; mizah
ile trajediyi kaynaştıran yapısı ve şiir isimleriyle çok renkli, çok sesli bir
kitap olarak ilgiyi hak ediyor. Hayatı ve insanı bir psikolog, bir romancı, bir
söz ve hâl avcısı edasıyla mısralara taşıyan şairi de öyle… Hayatını
öğretmenlik mesleğinden kazanan ve şiiri hayatın teneffüsü olarak gören şairin,
öğretmenlik mesleğine içerden bakan şiiriyle sözümü noktalamak istiyorum.
Bugüne kadar yazılmış en tesirli öğretmen şiirlerinden olan “öğretmenin duyan
gözünden damlalar”, sözün kıymetini bilenlerce aranıp bulunacak türden:
“Günün doğmasında bir şeyler var
pencereden gün ışıklarının
kıvrım kıvrım girmesinde bir şeyler…
aldırmam, çayıma şeker diye umut katar
sıcacık başlarım güne
hem kravatımı düzeltirken aynada
ütülenmiş gülümseme takarım yüzüme
iyi ki bana bunları devamlı yaptıran
bir şeyler var
şiir der, tutar içimden geçenleri
dizerim zamanın önüne
nefes alırım onlarla
bıraksam boğulurum karanlıklarda
dostlarım bunu görmez
derler ki şiirlerin çok karamsar
sense umutsuz bir vakasın…
öğretmenim ne diyeyim
ceplerim paradan çok umut taşır
yazık ki umutlarımı hazin kılan bir
şeyler var
…
…
dolmuştakilere resmi, öğrencilere
komik
farkındayım çok yüzlüyüm
çünkü rollerin hakkını verme yaşamak
ki güzeldir oyun daima
acı yanı şu ki hayat perdesini
gerçek yapan bir şeyler var”
…
Hasan Çağlayan
4. ŞAİR YAZAR AHMET DOĞRU’NUN ‘DÜNYA
DÖNGÜSÜ’ KİTABI HAKKINDA
‘Dünya Döngüsü’ Şair Yazar Ahmet
Doğru’nun ‘Ay Adası’ kitabından sonraki ikinci şiir kitabı. Güneysu Yayınları
aracılığıyla okurla buluşmuş. ‘Ak Döngü’ – ‘Alaşın Döngü’ – ‘Sarışın Döngü’ -
‘Karaşın Döngü’ - ‘Kara Döngü’ bölümlerinden oluşan kitap otuzbeş şiiri ihtiva
etmekte. Beş bölüm döngüsü, şiir kitabına isim olan ‘Dünya Döngüsü’ üst
başlığında bir araya getirilmiş.
Gerek döngülerin ihtivası gerekse de
döngü geçişleri kitapta anlamlı bir bütünlük sağlamış. ‘Ak Döngü’ ile umudu,
başlangıcı, gülü, tazeliği imlemiş şair. ‘Dünya Döngüsü’nde sesli anlatımın
yanınla dinginliği de taşıyor şair. Geniş bir yelpazede imgelerle ve
kelimelerle raks eder gibi dilin güzelliklerini özgürce kullanıyor. İmajlara,
söz sanatlarına, çok anlamlılığa, şaşırtmacalara bolca yer veriyor. ‘Söz eğiren
dudaklarım küsüyor bana’ mısrasında olduğu gibi. Başka bir şiirinde ‘Yalanın
kandırma kuvveti’ dediği gibi.
Şairin karşı duruşları, zıtlıkları hep
vardır, hep olagelmiştir, olmalıdır da. Bir şiirinde horozların ötmediğini,
melodik nağmelerle insanları ve diğer canlıları uyandırmasından daha çok esneme
halini yaşadıklarını, bu sesin esneme hareketi olduğunu iddia ediyor. Birçok
şeyin para üzerinde döndüğü dünyamızda gören gözler için, duyan kulaklar için,
hissedenler için ne çok hikmetlerin, mucizelerinin olduğunu hatırlatıyor.
Hayatın tozpembeliğinden ziyade daha çok acıtan, acıyan yanlarına dikkat
çekiyor. Mekânsal, zamansal ve döngüsel devinimlerle iz sürüyor. ‘Bak gece ben
büyümüyorum/ içimdeki acı büyüyor’ mısrasında olduğu gibi.
Renkler, coğrafya, deprem, ölüm, aşk,
dünya telaşı, hayat gibi birçok olguyu işliyor şiirlerinde. Birçok izm’lere
(sosyalizm gibi), ist’lere (kapitalist gibi) göndermeler yapıp eleştirilerini
dokunduruyor. Ölüm gerçeği de şiirlerinde yer alıyor. ‘Kapının eşiğine uzanır
ölüm’ mısrasında olduğu gibi.
Başka bir bölümde dünyanın sarı yanına
dikkati çekiyor. Acıyan, acıtılan yanlara ses oluyor. ‘Boyanmış sarı’ ‘sarı
libaslar’ ‘alıç sarısı’ ‘sararmış başaklar’ ‘sapsarı evler’ ‘sarılık’ ‘sarı
bakış’ ‘sarı tutan nabız’ ‘yazın yanında sarı olmak’ ‘sararan söz’ gibi hayatın
içerisinde olan gerçekliklere göndermeler yapıp bir nevi tahlillerde bulunuyor.
İtirazlarını sıralıyor. Sarı imgesiyle hayatın içerisinde yer alan hüzünlere,
yaralara, acılara ses oluyor. Kitap kapağındaki resim ve renk seçimi de bu
bağlamda içerik yönüyle uyum sağlamış. Başka bir taraftan sarı; bir renktir,
sarı güneştir, sarı sıcaktır, sarı kızaran tarlalardır, sarı bozkırdır, sarı
hayatın, yaşamın gerçeklerini betimlemesidir.
Bütün varından sıyrılıp bir kuş gibi
özgür olmanın tılsımlarını ‘yakarış’ şiirinde şöyle serimliyor. ‘Ey beni
yaratanım dışımdaki beni öldür’/… ‘Ey beni yaratanım gözümdeki beni öldür’
mısralarında olduğu gibi.
İmgeleri yormadan naif bir titizlikle
ve özenle işler mısralarını şair. Sade bir anlatımla derinlikli düşündürüyor.
‘Sanır en güzel ağlayan kendi/ kanar birkaç bin damla’ mısrasında olduğu gibi.
Altını çizdiğim imajları, cümle ve
kelime gruplarını paylaşacak olursam. ‘ Sesler dolandı sese’ ‘ölüm uyuyor
gözlerimde’ ‘korkunçlaşır beton blok’ ‘ürkünçleşir serseri binalar’ ‘bütün gam
u gussa’ ‘öter tüfenkleriyle gece’ ‘partutuş’ ‘bakış umma alıcı gözden’
‘yekiniş’ ‘göl ‘g’si düşmek’ ‘çağın en şişman çocuğu kapitalist’ ‘’Frigya
kaçkını gece’ ‘uzak asfaltlar annesi’ ‘su çekimi’ ‘gülüşleri kanatmak’
‘omuzlarda ağır yaşam sancısı’ ‘havuzun, suyu evcilleştirmesi’ ‘gönlün
gönenmesi’ ‘söz uçurumu’ gibi örnekleri
sıralayabilirim.
Şair Yazar Ahmet Doğru Bey’in en çok
sevdiğim ‘Alaşın’ şiirinin son bölümü ile yazımı noktalamak istiyorum.
Kalemdaşım Ahmet Bey’e özellikle yazarlık şairlik hayatında başarılar
diliyorum. İyi okumalar.
…‘Ant içerim, Türk’üm, Ahmet
Doğru’yum/ hem iyilik duacısı/ hem güzel düş avcısı/ farzı misal hayal kurarım
bazı anlar/ ne bulursam katarım içine/ köşkler saraylar altınlar zümrütler
falan filan/ yani ayak altı ederim Kafdağı’nı/ sonradan aklıma gelir ya, hoş/
takke hariç hiçbir şeyi takmam kafaya/ bu yüzden çabuk unuturum her şeyi/ seni
unuturum onu unuturum/ tuttuğum dileği unuturum/ bunu saymazsak tabi!
İlkay Coşkun
Güneysu Dergisi, Sayı 125, Kış 2020.
5. HER ŞEYİN PARA ÜZERİNDE DÖNDÜĞÜ
DÜNYA
"kapıyı örterken durdum diyelim
bir şeyler düşündüm örneğin
şu horozlar ötmüyor da esniyor
biz diyoruz ötüyor
oysa onlar bölünen uykularıyla
ha bre esniyor ha bre esniyor
ta güneş doğana kadar
ama bu neyi değiştirir ki
her şeyin para üzerinde
döndüğü dünyada"
***
Dünya Döngüsü, Ahmet Doğru'nun ikinci
şiir kitabı. Dünyayı farklı bir perspektif ile çevreleyen yeni türedi
anlayışlara isyan eden şiirler içeriyor. İsyan dediysek öyle topla tüfekle veya
onların yerine geçen kelimelerle değil. İçten içe yanan, yandıkça yeşeren
duygularla ve insani hissiyatı terennüm eden satırlarla.
Durmadan büyüyen, her an yeni boyutlar
kazanan; kazandıkça gelişen, geliştikçe kazanan gayri insani sektörlerin
hükümranlığına karşı şiirsel bir duruş.
Modern kölelik çağının şatafatlı
illüzyonistlerine her gün kurbanlar veriliyor. Merhamet, sesi duyulmayan
yalnızların kaderini yaşıyor bugün. Empati yoksunu laf ebelerinin sesi, doğanın
dingin sessizliğini kör bir bıçak gibi yırtıp geçiyor.
Her şeyi onlar biliyor, her şeyi onlar
sunuyor, her şeyi onlar belirliyor. Diziler, filmler, oyunlar, programlar,
“trend topikler” hep onların elinde. Nasıl konuşulur, nasıl giyinilir, nasıl
ihanet edilir, nasıl efdal olunur... Hep onların buyurduğu üzere…
Aşk bile, çizilmiş sınırların mahkûmu.
Hâlbuki en özgür derinliklerin hissiyatı değil miydi o. Hayır hayır, bu kadar
da olmamalı. Her ne olursa olsun, bir çizgisi olmalı insanın. Bir sınırı yahut
onların beylik lafı ile kırmızı çizgisi.
Şair isyan ediyor bu çarpıklığa:
"siz ey sevda yolunun banketinde
arızalı yeni model
modern mağdur mudiler
unutun bildiklerinizi
âna eklenin canla başla
ve başlayın söze
o vakit güzel 'cim' olur
cümlenizin 'cim'i"
Hâlbuki aşk, ilk insandan beri aynı
aşktır. Yürek yangını aynı, mumdan kayıklarla geçilen ateşten denizler aynı.
Bunun izahını daha önceki satırlarda yapmış esasen şair:
"her zamanki gibi aşk
umulmadık bakışmışlık
dere yatağının şerit değiştirmesi
anlık çarpışma
bir 'lam'ın bükülmesi
sonrası yüreklerde başlayan
kanama"
Son yüzyılın en büyük handikabı, belki
de insanın insana reva gördüğü zulümdür. Bugünlerde insanı tamamen
robotlaştırmaya hedeflenen küresel kötülük odakları, son yüzyılda insanı
insanla kırdılar.
En çok da masum insanlar öldü. Masum
kadınlar, masum bebekler, masum çocuklar... Ezilenlerin sesini kimse duymadı.
Ses duvarlarının soğukluğuna söz karmaşası eşlik etti. Şairler hissetti acıyı,
şairler bastı feryadı ama onları da duyan olmadı:
"yeşil de değil gözlerin
ne yana çevirirsen kan
ha Yakın Asya Halep Gazze
ha Uzak Asya Türkistan Arakan
bize ne bahseder güz
büsbütün serinleşen kalbi
kurtarmaz yaralanmaktan"
Sırasıyla Ak Döngü, Alaşın Döngü,
Sarışın Döngü, Karaşın Döngü, Kara Döngü olmak üzere beş bölümden oluşan kitap;
şairin 1999-2006 yılları arasında yazdığı şiirden oluşuyor.
Her bölümde bambaşka duygular
sarmalıyor insanı. Dünya dönüyor satırlar arasında ve her döngüde başka bir
yüzü arzı endam ediyor.
Son bölümün girişi ile bitirip ötesini
okuyucuya bırakalım artık:
“kendinizi de katın ölüler arasına
ibresini çevirin kıymetsiz iklimlerin
kimsenin görmediği denizleri kaldırın
haşin bildirge olsun kara sabahlar
için”
Aynı zamanda öğretmen olan Ahmet Doğru
şiirin, edebiyatın, sanatın içinde yoğrularak günümüze kadar okuma ve yazma
çabasını sürdürüyor.
1975 Kahramanmaraş doğumlu olan
şairin, şiirleri 1993 yılından itibaren çeşitli dergilerde yayımlanıyor. Gazi
Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden 1998 yılında
mezun olan Doğru, şu anda Osmaniye’de öğretmenlik yapıyor.
Birçok dergide yazdı. Sanat
yönetmenliği, yayın koordinatörlüğü gibi alanlarda dergicilik faaliyetlerine
katkı sundu. 2001'de Baykuş Dikey Duruş Gülmece Edebiyat dergisini ve 2007'de
Su Edebiyat dergisini yayına hazırladı. Şu anda Güneysu dergisinin genel yayın
yönetmenliğini yapan şair, çeşitli sanat ve edebiyat alanlarında mücadele
etmeye devam ediyor.
2018 yılında görevim gereği geldiğim
Osmaniye'de yüz yüze olmasa da daha yakın ilişkiler kurmaya başladığım Güneysu
dergisinde yazı ve şiirlerime yer vermeye başlayan Ahmet Doğru, gönderdiği
dergilerle birlikte Dünya Döngüsü isimli kitabını da imzalayıp göndermişti. İlk
elime aldığımda keyifle ve dikkatle okumuş, bazı notlar almıştım. Bugünlerde
bir daha okudum. Okunması gerektiğine olan inancımla bu satırları kaleme aldım
âcizane.
Dünyayı şiir, edebiyat, sanat
güzelleştirecek. Önce insanın yüreğini, sonra da dünyayı…
Muhabbetle kalın.
İzzet IRMAK
22 Aralık 2020
https://www.dunyabizim.com/her-seyin-para-uzerinde-dondugu-dunya-makale,2046.html