22 Mayıs 2019 Çarşamba

Akıl Çarşısı



Aklının köşesi alman çarşısı
ne kentine özgü ne kendine has
sabahki düşüncen akşama uymaz
akşamı pazara çıkarsan iflas

satıcı tartıya talep kor önce
sonra miadına bakar nesnenin 
rüzgârın yönünü kestirmen gerek
ne anlamı kalır pazar etmenin

tacir piyasayı tutar nabzından
çok satan filmler daima olay
kendini katmadan işin içine
senaryo tutunca tekrarı kolay

efsunu afişe doladığında
göz koymaz hepsini sarar duvara 
el âlem satışa yabancı değil
çarçabuk çıkarır ipi pazara

aklını çarşıya bırakmaya gör
boylar gemilerin Karadeniz’i
toplasan çıkarsan aşkla ümidi
silinmez hatırdan bir gönül izi

bir gönül kırılsa kararır yer gök
sarılsa bir gönül güneş tepede
bütün bakışların şimdi yabancı
kanadı kırılmış sözlerinin de

suların dengesi rüzgâra bağlı
ne kadar eğlenir bir güz akşamı
zehir karasına sinince gece
aklının çarşısı boşalacak mı?

Ahmet Doğru 

17 Mart 2019 Pazar

Çanakkale Erleri



Kuldan korkup sinmeyi ar olarak bildiler
Onlar ki er doğdular er olarak öldüler

Çanakkale içinde Yaradan'a nazları
Yeri göğü inletir şehadet niyazları

Edirne'den Kars'a dek coşarak geldi erler
Allah'ın rızasına kavuşmaktı hazları

İnletirdi gökleri yıldırımlardan beter
Boşanınca yürekten Allah Allah sözleri

En hafif bakışları parçalar karanlığı
Şimşekleri andırır iman dolu gözleri

Yıldırımca saldırıp Mehmet Hanca düşünmek
Yavuz gibi görünmek bu erlerin tarzları

Kararları kesindi “ölmek var da dönmek yok”
Sardılar sırtlarına kefen için bezleri

Sıklaştırdı safları Üçler, Yediler, Kırklar…
Düşmanın zırhlısını parçaladı gürzleri

Yürüdüler üstüne dağ gibi düşmanların
Lağvedip erittiler bükülmeden dizleri

Eğilmedi başları bin kurşunu yedi de
Koşar iken ölüme kan gölüydü izleri

Sebil edildi canlar, mümkün mü işgal etmek
Bitmeden bu vatanın oğulları kızları

"Kur'an elden düşmesin, ezanlar hiç susmasın"
Düşmana çiğnetmedi bu emeller bizleri

Zafer sundu ‘Hilal’e On Sekiz Mart sabahı
Yedi düvele karşı paylaşıldı kozları

Ahmet DOĞRU

5 Ocak 2019 Cumartesi

Yedi Ocak Yangını

-işgal-


Kızıl şafaklara günü astılar
Torosların damarına bastılar
Taştan taşa başın çalıp yürüdü
Bir vaveyla koparıp da Karaçay

Göğe matem çöktü bulutlar göçtü
Kızardı ağaçlar, kanlı her yaprak
Turnalar bir başka diyara uçtu
Utançtan yüzünü kapadı toprak

İşgal kara haber, buz kesti soğuk
Çetelerin gönlü yangına çaldı
Çekildi dağlara kadın çolçocuk
Ovada bir deli fırtına kaldı

Zorkun’a sis indi kara bağladı
Olukbaşı boyun büküp ağladı
Bir yangın doladı Amanosları
Tutuştu Nurdağı, yandı Karaçay


- hüzün çöktü evlere -

Dağların benzini sarartan
Bir güz sarılığı, güneş yanığı
Suları kavuran işgal haberi

Adam konuşmadı oturunca sofraya
Bir lokma almadı ağzına
Ürkek gözlerini kaçırırken
Yutkundu ağlamamak için direnen kadın
Adamın yüreği yangın
Bir mavzer namlusu gibi dudakları
Dişlerini sıktıkça anlar kadın
Düşman kapıda

Güneş doğmayacak sandı adam
Kıvrandı yatağında ölüm koynunda
Sabaha kadar yıldızlara bakan kadın
Beyninden vurulmuşa döndü
Sabah kalkınca adam
Dedi: “Yarın
Mavzerimi alıp dağa çıkacağım”


- dört nala bir çete gider -

Besmeleyle bağladım ak sarığımı
Bir ucu uzun kaldı rüzgâr savursun
Fişekleri sürdüm yüreğimin üstüne
Kalırsa geride bir adım kalsın

Aman bizim deli taya nazar olmasın
Boşandık yel gibi dağlara öte
Mücadele başladı duyun ahali
Analar bu gece yağız yiğitler doğurmalı
Şimşek boylu yıldırım gözlü yiğitler
O dal gibi esnek çelik gibi sert yiğitler
Sonra çekilip mavzerler
Mahşer gibi toplanmalı dağlarda

Duydun mu Palalı
Kadir Çavuş duydun mu
Mavzerleri sandıktan çıkarıp
Öper gibi üç defa alınla dudak arası
Fişekleri bele dolayıp şal gibi
Atların sırtına bir çul ince nakışlı
“Ya Allah” atlanın gelin dağlara
Dağlara toplanan taze kan
Yürüyecek ovaya gelin dağlara

Kekik kokar burcu burcu Nurdağı
Sarıçiğdem çalıların dilberi
Bre Ceyhan bu ne şaşa debdebe
Bekle bizde senin gibi bir sabah
Boşanırız ovalara dağlardan


- yedi ocak yangını -

Bir kahramanlık türküsü tutturdu da
Ocağın kanını kaynattı Gavurdağlı
Kan kılıç elleriyle Çardaklı, Kamanlı
Gâvur Ali bir halaya durdu da
Titrettiler koca koca dağları
Ardından hep bir ağızdan eğilip
İnim inim inlettiler ovayı

O patlayan naraları
Korkuyu oturttu düşmanın kalbine
Bizimse yüreğimiz oynadı karakışta
Bre yarenler savaş neci ki Çeteye
Bakın şahadete delice sevdalı
Bakışlarımız bitirir düşmanı

İçimiz kavuran ocak yangını
Toprağımıza namahrem düşman
Bir an evvel yurdumuzdan çıkmalı
Haddini bilmeli küstah Ermeni
Donjuan Fransız izinin üstüne geri dönmeli

Bu yüreği nerden bulmuş ki
Koştu Rahime Onbaşı kurşunların üstüne
Göğsünde kızıl güller açtı da
Damla kan düşmedi yere
Çukurova baştan sona inledi tekbirlerle
Düşman içinde bırakılmaz bir şehit
Çetelerin gözlerine kıvılcımlar çöktü de
Atıldılar düşmanın üstüne taşla sopayla
Bir destan yazdı Osmaniye

Arif İçin Mersiye



         

   -Der Arif Nihat Asya aleyhirrahme vel gufran-


Zaman durur aynada saçlarına ak düşer
Sensiz şiir dünyamız tarife ırak düşer

Hikemiyet saf dışı, hamaset manasızlık
Kurursa dil, nur yağmaz, söz evi çorak düşer

Hayâ yitik hazine, ne çekince ne utanç
Gözü kapanır çağın bir avuç toprak düşer

Sesinle dalgalanır bayrağım nazlı nazlı
Rüzgâr bekleyen tepe yasına ortak düşer

Şükür şiirlerin var; fethi marşla duyurur
Kısık sesler gürleşir, birleşir; vifak düşer

Mevlit kandillerini aydınlatır yıllardır
Işıtır dil köşkünü, naatın berrak düşer

 Beş Ocak şiirini anmak için bir fırsat
 O nahif münacatın sözlere bayrak düşer

Ahmet DOĞRU

GÜNDÖNÜMÜ ŞİİR SORUŞTURMASI

Gündönümü Dergisi: Medeniyet ile barbarlığın mücadele ettiği Dünya’da şiir gerekli mi?   AD: Medeniyet ile barbarlığın savaşa tutuştuğu...