30 Aralık 2018 Pazar

Koyu Sadelik


Hani iyi ateşler açar gün
İnkârsız kalbin edimsel tarlası 
Ne nadas bilir ne fazla mesai
Ömrün kaçıncı dönümünü
Kepitir biçiciler ellikle

Doğdum doğalı kimin gözüyse
Gönlüm su arayan ceylan
Gündüz avcılardan tedirgin
Gece yabanıl argümanlardan
Unutur epey vakti böylelikle

Savuşturmak için bir geceyi daha
Başımı yastığa koyduğumda
Sıraya girer onlarca kâbus
- Sanki yetmezmiş gibi gündüzkiler -
Çevirirler uykumu karadelikle

Dostlar sağ olsun her daim
Sözlerine minnet ömürlerine bereket
Geçmişin güzel fotoğraflarıyla
Başım gözüm üstüne halleri
Dururlar gönlümde özellikle

Rahat ölmek için izbe köşemde
Kamufle olurum kelimelerle
Ya bir şiir ardında yaralı
Ya bitmez öyküler kahramanı
Elemler içinde koyu sadelikle



Ahmet Doğru

9 Aralık 2018 Pazar

Koyu Yalnızlık



Palazlanacağı yok hiçbir mevsimin
göz yumdukça şehrin betonlaşmasına belediye
şaşkın birkaç karga sayılmazsa biraz da serçe
kıyıda köşede onca ağaca koyu yalnızlık hediye

binalar içre görmenin mümkünü yok minare
irileştikçe yapılar yalıtımlar zayıflıyor ezan
pencereleri kapatmasan bitmeyecek hiç
motor gürültüleri satıcı bağırtıları falan filan

alelacele selamlaşma yolda yolakta
trafik ulaşım koşturmaca içinde zinde
tadı tuzu kalmadı kapı komşularının  
nice bir telaş büyütüyor herkes evinde

yeni cep yeni oto yeni ev harcama müthiş
azıcık maaşla karşılanmaz bunca ihtiyaç
imkânı yok aldırır insan elbet reklâma
afişle boğar cadde sokak ekran stat maç

okumak var iyisinden akşamı koltuğa yayıp
göbekler laf dinlese gevşemese neşve
güzel olacak hani gazete dergi kitap
börek arası çay sonra dizi arası meyve

Ahmet Doğru

5 Aralık 2018 Çarşamba

Koyu Kızıl



Seslettiğim sözcükler sakin
sert sessizler mütevazi 
uzun ünlüler utangaç 
efendidirler yani çarşıda pazarda 

bayım konuşun havadan sudan
bayan siz de sağdan soldan
görün sonra metnin bağlamında bile 
arıza çıkaracak onlarca ses 
çıkar değil elbette çıkarım 

kitabın ortasından konuşmaz şair 
göstermez reklam abartısı yaldızlı dişler 
düşler katar gizeme geceye
akordu yeni yaylı kemansı seslerle 
damla damla iner endişe 
püsem püsem çöker karanlık

sesletimi zor değil fiyakalı sözlerin 
bir şekilde söylersin elbet
zoru sözün yanında durmak
sessizinde sert ünlüsünde uzun
bir elif miktarı yarım dudak 

en baba harfinden iki elle
tuttum kelimenin en kıvrağını
dudağım koyu kızıl ondan
düşlerimi gıcırdatmam da 
öyle ortalık yerde uluorta

Ahmet Doğru 

7 Kasım 2018 Çarşamba

Koyu Ses


Kuşların boynunu büken garibanlık
Yoksa boyanır gökler kanat sesiyle

Elmanın rengine bezenir çocuk düşü
Şeker gibi gelecek arzusuyla
Konuşurken kuşlara öykünenler
Hava kirliğinden mi söz eder sürekli
Ne mümkün sürekli ölüm endişesi
Karanlıkları öven kim yarının yarasalarına
Umudu örte örte gece yarılarına
Işığı köreltilen bir onca yıldız
Al elmalar dalda soluk renksiz

Örgütler babanın aklı tedirgin bekleyişi
Kafesini açık bırakır korkularının
Bilir bir sevgi palazlansa öyle gelgeç
Havalanır tüyler ürperten çığlıklar
Durur akışı öylece zamanın
Bir elma yarım yerde kan içinde
Bir elma çocuk elinde yarım
Tıkanır öncülsüz önerme kafes
Korku yerinde nice çıkarım

Annem diyor kadın kıza usulca
Çevrili o vakit baharlar yaza
Küçük kızın öfkeli gözleri süzgün
Ağlamaya hazır dudakları titrek
Annem diyor kadın yeniden
Baban dağ gibi adam mutlaka
Kapıdan girecek akşam olmadan

Pelerinin uçlarını kızartmış gün
Giderken bütün ağaçları silkeleyen yel
İştahını unutmamış tekrar sözlerin
Ezber aynı değişeni unutmuş ama
Ilık bir korku dağılmış rengârenk
Kâğıt helva arasında durgun krema

Babanın boynunu böken garibanlık
Yoksa tıkanır caddeler koyu sesiyle

Ahmet Doğru 

3 Kasım 2018 Cumartesi

Koyu Karşılama



Geceye bu imbat kalmaz çünkü
bulanık düşer gece merkezin seyrine
içimiz kınanmış anlatı savaşlarıyla
ne imbatı görür ne de meltemi
lafı mı olur gececil rüzgârların
ay ardına saklanan bulutlara
memleket malum karayele teslim
kırlangıçsın korkarsın tel titreşiminden
kalmazsın geceye bu imbata çünkü

terazisi bozulur puslu bakışlarının
denkleşir mi oranı büyük küçüğün
sevgiye dolarlar pırıl pırıl sözleri
esamesi okunmaz çarpınan kalbin
renkler cazibeli şekiller büyülü
aldatmakla mahir türlü türlü ışıklar
asılı saz duvara türkü dünün tozunda
kırkı geçince yaş uzar ağaçların ömrü
kayıp beklenen bahar yitik umutlarda
nasıl kesilir yeşile ayinsiz geçen gün
çıksak karşılasak bayram diyerek
bakar mı yüze ilk akşamdan doğan ay
bozulur puslu terazi bakışın

sıraya dizilir güzle onca şuara
hüznü sahiplenmek kimin haddine
karaborsa moda dediğin efkâr
bonservisi elinde olan üzüntülere
güç mü yeter bu saatten sonra
o yüzden ne gerek var bakmaya
diz boyu yükselmiş haksızlığa
söze ne hacet adalet göreceli nasılsa
aynı tonda sarmaz yapraklar sarıyı
güz her yaprağa aynı vurmaz fırçayı

güzdür diziliriz sıraya onca şuara
bulanık duruşumuz koyu karşılama
sesimiz kuru gazelleri savuran yel
bahar gelir de çetin kış kapıda


Ahmet DOĞRU

28 Ekim 2018 Pazar

Koyu Sersemlik


Mahmurluğumuz güzden güzelden
yapraklara savurdukça fırçasını
tadına varmadığımız hüznün
koyu sersemlikle geçme korkusu
açar iri iri bir ton gözlerimizi
alkış bekler mahir usta güz
bilir dağlar kıvrım kıvrım fırça düz

yaprak kıvranır gün kısalır
dalında kurur umut
ondan geçmez içimizden
kimseyi sobelemek
deriz ya oyun biter ya ömür
n'olacak ebe kalsak hep
bütün oyunlarda sadece biz
nasılsa çıkar bir pürüz

bütün duyarlılığın evrene
insan kalacağım dese
aldırmadan kötüye kötülüğe
çiçek olsan en güzelinden
tutuverir kapıları güz
denidünyada karşılıksız
işi iyi yapma hevesimiz

bağımlı değişkenleriz
değişiriz bağımsızlığında
güz de ben de sarının bütün tonları da
pozitif katsayısı korelasyonun
ilişki bütün evren huşu içinde
korumak için ahengi biz de...

Ahmet DOĞRU

GÜNDÖNÜMÜ ŞİİR SORUŞTURMASI

Gündönümü Dergisi: Medeniyet ile barbarlığın mücadele ettiği Dünya’da şiir gerekli mi?   AD: Medeniyet ile barbarlığın savaşa tutuştuğu...