7 Kasım 2018 Çarşamba

Koyu Ses


Kuşların boynunu büken garibanlık
Yoksa boyanır gökler kanat sesiyle

Elmanın rengine bezenir çocuk düşü
Şeker gibi gelecek arzusuyla
Konuşurken kuşlara öykünenler
Hava kirliğinden mi söz eder sürekli
Ne mümkün sürekli ölüm endişesi
Karanlıkları öven kim yarının yarasalarına
Umudu örte örte gece yarılarına
Işığı köreltilen bir onca yıldız
Al elmalar dalda soluk renksiz

Örgütler babanın aklı tedirgin bekleyişi
Kafesini açık bırakır korkularının
Bilir bir sevgi palazlansa öyle gelgeç
Havalanır tüyler ürperten çığlıklar
Durur akışı öylece zamanın
Bir elma yarım yerde kan içinde
Bir elma çocuk elinde yarım
Tıkanır öncülsüz önerme kafes
Korku yerinde nice çıkarım

Annem diyor kadın kıza usulca
Çevrili o vakit baharlar yaza
Küçük kızın öfkeli gözleri süzgün
Ağlamaya hazır dudakları titrek
Annem diyor kadın yeniden
Baban dağ gibi adam mutlaka
Kapıdan girecek akşam olmadan

Pelerinin uçlarını kızartmış gün
Giderken bütün ağaçları silkeleyen yel
İştahını unutmamış tekrar sözlerin
Ezber aynı değişeni unutmuş ama
Ilık bir korku dağılmış rengârenk
Kâğıt helva arasında durgun krema

Babanın boynunu böken garibanlık
Yoksa tıkanır caddeler koyu sesiyle

Ahmet Doğru 

3 Kasım 2018 Cumartesi

Koyu Karşılama



Geceye bu imbat kalmaz çünkü
bulanık düşer gece merkezin seyrine
içimiz kınanmış anlatı savaşlarıyla
ne imbatı görür ne de meltemi
lafı mı olur gececil rüzgârların
ay ardına saklanan bulutlara
memleket malum karayele teslim
kırlangıçsın korkarsın tel titreşiminden
kalmazsın geceye bu imbata çünkü

terazisi bozulur puslu bakışlarının
denkleşir mi oranı büyük küçüğün
sevgiye dolarlar pırıl pırıl sözleri
esamesi okunmaz çarpınan kalbin
renkler cazibeli şekiller büyülü
aldatmakla mahir türlü türlü ışıklar
asılı saz duvara türkü dünün tozunda
kırkı geçince yaş uzar ağaçların ömrü
kayıp beklenen bahar yitik umutlarda
nasıl kesilir yeşile ayinsiz geçen gün
çıksak karşılasak bayram diyerek
bakar mı yüze ilk akşamdan doğan ay
bozulur puslu terazi bakışın

sıraya dizilir güzle onca şuara
hüznü sahiplenmek kimin haddine
karaborsa moda dediğin efkâr
bonservisi elinde olan üzüntülere
güç mü yeter bu saatten sonra
o yüzden ne gerek var bakmaya
diz boyu yükselmiş haksızlığa
söze ne hacet adalet göreceli nasılsa
aynı tonda sarmaz yapraklar sarıyı
güz her yaprağa aynı vurmaz fırçayı

güzdür diziliriz sıraya onca şuara
bulanık duruşumuz koyu karşılama
sesimiz kuru gazelleri savuran yel
bahar gelir de çetin kış kapıda


Ahmet DOĞRU

GÜNDÖNÜMÜ ŞİİR SORUŞTURMASI

Gündönümü Dergisi: Medeniyet ile barbarlığın mücadele ettiği Dünya’da şiir gerekli mi?   AD: Medeniyet ile barbarlığın savaşa tutuştuğu...